20 Tem 2010

Oldukça basit bir uygulama sakınca görmedim.........İstifadelerinize sunuyorum.


 
ÜCRETSİZ ÜYE OL
İşte uzun zamandan beri beklediğiniz Ticaret şimdi geldi:

Kayıt, üye ve giriş ücretsizdir, sizden sonra kayıt olan herkesden kazanıyorsunuz, kendiniz hiç kimseyi üye yapmasanız bile.

Hiç birşey almanız ve satmanız gerekmiyor buna garanti veriyoruz!

Ne kadar çabuk üye olursanız, o kadar yüksek gelir potansiyeliniz olur, sadece ücretsiz üye olupda hiç bir şey yapmasanız bile kazanabilirsiniz, sadece ücretsiz üye olmanız yeterli….

Bu nasıl olabilir? – Çok basit!

Bir Amerikan Anket firması bütün dünyada bilgisayar kullanıcıları arıyor. Bu kullanıcılar websitelerini test yapıp ve kısa bir bilgi vererek kazanacaklar.
 Sizde haftada 1 ve 10 saat zaman ile ayda 800 Euro´ya kadar yan gelir sağlayabilirsiniz.

Eğer Website test yapmak sizin için olan bir iş değilse bile her ay 2 pasif gelir sağlayabilirsiniz:

1. Takımgeliri Sisteme sizin tarafınızdan direk yada dolaylı olarak üye olan herkes için!

2. Grupgeliri Sizden sonra sisteme üye olan herkes için!

Çabuk olmak elinizde bir koz! Çünkü siz bu satırları okurken bütün dünyadan yeni üyeler katılıyor.
Üye olmanız ile hiç bir sorumluluk almıyorsunuz. İsminiz, adresiniz, e-mailiniz ve sizinle ilgili başka
 bir bilgi hiç bir zaman başkalarına verilmeyecektir.

Birde üyeliğiniz HERZAMAN için ücretsiz olacağını söylemişmiydik?



Levent Kafadar




19 Tem 2010

Bilgeden cevaplar.............


Bir bilgeye sormuşlar:

Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?

Terzimi severim, diye cevap vermiş.

Soruyu soranlar şaşırmışlar:

Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?

O da nereden çıktı? Neden terzi?

Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:

Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim

ölçümü

yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar

verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir bilgeye sormuşlar:

- Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?

- Konuşmasından.

- Ya hiç konuşmazsa?

- O kadar akıllı insan yoktur ki!.. 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bir bilgeye nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sormuşlar, Deneyim

demiş. O deneyimi nasıl kazandın, diye sormuşlar Hatalarımla demiş.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir bilgeye Nasıl insan oluruz? diye sormuşlar ya.

Üç adım atlama gibi bir cevap vermiş bilge kişi:

Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir,

İnsanlığa attığın ilk adım budur... Sana kötülük yapanlara iyilik

yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya

başlarsın.

Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek

hale geldiğin zaman insan olursun
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bilgeye sormuşlar dünya da en güzel şey ne diye?

´Sevmek´ demiş...

Peki sonra? demişler...

´Sevilmek´ demiş...

Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor? demişler...

O da demiş ki ´insan sevdiğine sevildiğinden daha çok emindir 
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bilgeye Sormuşlar; 

~ insan neden dilek diler?

~ insan gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleştirmek için

dilemek

gerek.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir bilgeye sormuşlar en mutlu insan kimdir. İşte o dağdaki çobandır demiş.

Neden diye sormuşlar. Çünkü demiş insan bildikleriyle yaşar, onun

bildikleri koyunları ve çevresiyle sınırlı kendisini mutsuz edecek veya

kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil.

Sen gülerken yanındakiler de güler,

Ama ağlarken yalnız ağlarsın,

Onun için öyle bir ağaca yaslan ki,

Asla yıkılmasın.

Öyle bir dost edin ki,

Seni asla bırakmasın.

Öyle bir sev ki yüreğinden kimse ayırmasın,

Ve öyle birini sev ki seni gözleriyle bile aldatmasın... 



Anne ve Babalar için oldukça faydalı bir danışmanlık

http://pelinkohn.com/index.html

15 Tem 2010

müşteri değer önerisi (MDÖ)-Klasik bilgi yüklü prof.dr. lerden olmayan Arman Kırım'ın okunmaya değer yazısı..


Maliyetlerinizi çarpıcı şekilde azaltmayı düşünen bir kurumsanız..............

Şirketlerin tek bir amacı vardır o da kâr etmek. Gerisi hikâyedir, masaldır. Kim size gelip de ‘bizim amacımız pazar payını arttırmak’ veya ‘hedefimiz marka olmak’ derse onlara sorun:.................

İşletmeler için hayatiyetlerinin devamını sağlamada varlık amaçlarını,değerlerini sürdürebilmede olmazsa olmaz olan bir konuya dair bir konunun üzerinde düşünmeye çalıştığınız kurumlarda iletişime ve fikirlere açık bir yönetim anlayışına sunabileceğiz uygulanabilir fikirleri istifadelerinize sunuyorum.

13 Tem 2010

Sevgi Özgürdür........

Bilim ve teknolojinin ba

ş döndürücü bir hızla geliştiği ve bir o kadar da insanoğlunu

yaln

ızlığa ittiği çağımızda; birçok kişi yaşamını planlayıp yönetebileceğini, yaşamdaki

gidi

şatı belirleyebileceğini ve hatta her şeyi kontrol altına alabileceğini iddia ediyor. Fakat

bu, ya

şamımız ve ilişkilerimiz açısından fevkalade ters bir yaklaşım. Var oluşumuz ile ilgili

en küçük bir etkimiz olmad

ığı gibi; hangi aileye doğacağımız, ebeveynlerimizin kimler

olaca

ğı, ne kadar uzun ya da kısa yaşayacağımız gibi varlığımızı belirleyen kesit ve

zamanlara yönelik de hiçbir etkimiz ya da gücümüz yok. Bize verilmi

ş yaşamda ancak

dengelerle ve dengeleri gözeterek var olabilece

ğimizi bilmek durumundayız.

İ

lişkileri ve ilişkiyi meydana getiren sevgiyi de aynı bakış ısıyla değerlendirebiliriz. Tıpkı

ya

şamımızdaki gibi, ilişkilerin de ömrünün ne kadar uzun, ne kadar kısa olacağını

kestiremeyiz. Bunun süresini belirlemek de hiçbir

şekilde elimizde değildir. Bize hediye

edilen bu sürede onu beslemeyi ve ona bakmay

ı becerebilir ya da beceremeyiz. Burada

ya

şam boyu sürecek bir ilişkinin idealini ya da bunun nasıl olması gerektiğinin ahlak

anlay

ışını savunmuyorum. Bu, yaşama karşı dürüst olmazdı. İlişkileri biz planlayıp

yönetemeyiz, o sadece aniden gelir ve olur. Asla ne kadar sürece

ğini bilemeyiz. Biz onu

koydu

ğumuz bir takım kurallar, fikirler ve ilişki “etiği” yönünde zorlarsak, o henüz doğru

bir

şekilde filizlenemeden ölür. Fakat bu gerçeğe rağmen, yaşamın genelinde yaptığımız

gibi bir ili

şkinin uzun ve sağlıklı olabilmesi için nelere ihtiyacı olduğunu sorgularız. Saygılı,

dikkatli ya da dikkatsiz davranabiliriz, ciddi ya da özensiz olabiliriz, kendimizi ili

şkiye

birlikte geli

şmek üzere bırakabilir veya buna hiç hazır hissetmeyiz, ilişkinin bizi ortak bir

ş

ekle sokmasına izin verebilir veya beklenti ve düşüncelerimizi hep ön planda tutarız. Ve

ili

şkide yaşadığımız krizleri, acılar ile örtülü “deri değiştirme” ve gelişmeye yönelik şanslar

olarak de

ğerlendirebilir veya her şeyden vazgeçebiliriz. Hiçbir zaman kumanda elimizde

olmasa da daima bir seçimimiz vard

ır.

Biriyle kar

şılaştığımızda sevgi oluşacaksa bu tamamen bilinmez bir yerden, kendi

zaman

ında ve onun kendi koşullarına göre gelir. Sevgi istediği zaman, istediği kişi ile

gelir; “kimin arac

ılığıyla” ve “nasıl”ını kendi belirler. Ona sadece teslim oluruz. Bu

ba

şlangıçta da böyle idi, bundan sonra da böyle olacak. Ama böyle olmasını ve ona teslim

olmay

ı istemeyiz. Bizde eksik olanı, arzuladığımızı almayı hedefleriz, hatta bunun için

çal

ışmak ve mücadele etmek isteriz; bir kere sahip olduğumuzda da her şeye rağmen

s

ımsıkı tutmak için çabalarız. İşte o anda mücadeleye başlarız ve bu da sonun başlangıcı

olabilir. Çünkü tutmak istedi

ğimiz, tutmaya çalıştığız şeyin kabıdır sadece; içi değil… Oysa

sevgi bir ku

ştan bile daha özgürdür. Onu tutmak isteyen yumruk, eğer sevgi son anda bu

s

ıkıştırılmadan ustaca sıvışamamışsa, sıkar ve bastırır. İşte özellikle bu eşe olan özlem,

ona duyulan ba

ğ, birleşme ve birlikte erime tutkusu, sonsuza dek onunla olma arzusu,

sevginin bir parças

ıdır ve bize uçarak gelir. Daha düne kadar özgür, bağımsız olmak

hedefindeyken, bir anda bir ok olur ve sadece onunla birlikte olmak üzere hedefe

kilitlenirsin.

İşte bu halde ilişkiye başlarız. Bazen bundan bir evlilik doğar, o zaman sevgi

yasalla

şır. Yasal sözcüğü, bağlayıcı etkilere sahiptir: Görünen içsel ve görünmeyen dışsal

etkilere. Baz

ıları bir evliliğin sevgiyi ve partneri kapsamak, bağlamak anlamına da

geldi

ğini söyler. Oysa sevgi hep hürdür ve öylede kalacaktır. Resmi olarak da hiçbir

ş

ekilde bağlanamaz. Sevgi hiçbir zaman bize ait olmaz, hep özgürdür. Bu bazılarınca

yanl

ış algılanıp, “onunla istediğim gibi özgürce var olabilirim” düşüncesine dönüşğünde,

genelde çok a

ğır ve sert etkileri olan durumların yaşanması kaçınılmaz olur. Böyle

şünüp davranan kişi, gerçek sevgiyi tecrübe etme şansını hiç yakalayamaz. Sevgi tabii

ki özgürdür, ama o sat

ın alınıp bir müddet kullandıktan sona atılabilecek bir nesne asla

de

ğildir. O her şeyiyle hürdür, çünkü kimseye ait değildir. O bir güçtür. Kendi başına var

olabilen, bizi de kapsayan ama bizim onu kapsayamayaca

ğımız bir güçtür sevgi. Onun

içinde olabiliriz, o zaman o da bizim içimizde olur, ama ona asla sahip olamay

ız. O bize

sahiptir ve bizi istedi

ği süre içine alır ve bizi bağlar. Özgür olduğu halde kendini güvenle

ona b

ırakanları bağlar.

Peki, ili

şki, evlilik ne demektir? Ortak bir sadakat ile iki kişinin üzerindeki irade dışı ortak

bir güce teslim olup, yanarak birle

şmeleri, bir araya getirilmeleri demektir. Başlangıcı ve

sonras

ını da hareket ettirip yönetecek, bazen acıtacak, yakacak bu güce kendini güvenle

b

ırakıp olacaklara “evet” demektir.

Mehmet Zarars

ızoğlu, İstanbul 2006

Basamaklar...


Basamaklar......

Her goncanın soluşu ve gençliğin yaşlılığa dönüşmesi gibi,

zaman içinde hayatın her devresi çiçeklenir.

 

Her ermislik ve erdemin kendi zamanı vardır

ve hiçbiri sonsuza dek süremez.

 

Yürek her zaman yolculuğa

ve yeniden başlamaya hazır olmalı.

 

Hayat her çağırdığında, yürek,

kimseye yakınmadan,

yeni baslangıçlar için kendine cesaret verebilmelidir.

 

Ve her baslangıç içinde bir sihir bulundurur.

 

Bu sihir bizi korur.

ve yaşamamıza, devam etmemize yardım eder.

 

Hafiflikle, basamak basamak geçmeliyiz her yolu.

Hiç kimseye anayurt gibi bağlanmadan.

 

Dünyanın ruhu bizi bağlamak ya da sınırlamak istemiyor,

bizi basamak basamak genişletmek

ve yükseltmek istiyor.

 

Hayatın bir evresine alıştığımız anda,

alışkanlığın getirdiği duygu bizi hapseder,

bize acı verir.

 

Sadece yolculuk etmeye hazır olan,

felç edici alışkanlıklardan kopmayı göze alabilir.

 

Belki de bize bu aşılması gereken basamakları gönderen ölümdür.

 

Hayatın bizden talepleri hiç bitmeyecek.

Haydi o zaman yüreğim, ayrılığa, yolculuğa hazırlan

ve iyileştir artık kendini.

 

Hermann Hesse

Nobel ödüllü Alman düşünür, romancı ve şair





--
Levent Kafadar
http://corbanintuzu.blogspot.com

Bırak
hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle...Herkesin gideceği
bir yol vardır. Sen yeter ki yanında yer ayırmayı bil...Ne sen
kimse için mecburi istikametsin, Ne de bir başkası senin için
çıkmaz sokak...''

12 Tem 2010

Sigarayı bırakmak isteyenlere!




İletişimin önemine dair hoş bir fıkra:)))

Albay, binbaşıya:
-Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz. O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.
Binbaşı, yüzbaşıya: -Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.
Yüzbaşı, teğmene: -Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.
Teğmen, başçavuşa: -Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Başçavuş, askere: -Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında: -Yarın sabah bizim başçavuş Albayı tutuklayacakmış.


dikkkkaaaaaaaaaat gülünecek!
gülllllll!

8 Tem 2010

Şems-i Tebrizi 'nin 40 Kuralı (Daha doğrusu Elif Şafak'ın yorumu)




Şems-i Tebrizi 'nin 40 Kuralı

1. kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Allah dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.
 
2. kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !
 
3. kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.
 
4. kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.
 
5. kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
 
6. kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.
 
7. kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
 
8. kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.
 
9. kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
 
10. kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.
 
11. kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Ssenden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
 
12. kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.
 
13. kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.
 
14. kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
 
15. kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış birsanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.
 
16. kural:Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde belebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir , ne layıkıyla sevebilirsin.
 
17. kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
 
18. kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır
 
19. kural:Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
 
20. kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
 
21. kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi,hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.
 
22. kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.
 
23. kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir , ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…
 
24. kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.
 
25. kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
 
26. kural : Kainat yekvücud, tek varlıktır. Herşey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.
 
27. kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin herşey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
 
28. kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.
 
29. kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle”deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.
 
30. kural : Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez kusur örter.
 
31. kural : Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ,ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
 
32. kural : Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama !
 
33. kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
 
34. kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.
 
35. kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
 
36. kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan !
 
37. kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.
 
38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık ! Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
 
39. kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
 
40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde