---------------------------------
-Kimsin sen? Dedi Küçük Prens.Pek de güzelmişsin.
-Ben tilkiyim.
-Gel benimle, oynayalım,öyle canım sıkılıyor ki…..
-Seninle oynayamam.Evcil değilim.
-Ya! Özür dilerim,dedi Küçük Prens.
İyice düşündükten sonra ekledi:
-“Evcil” ne demek?
-Anlaşılan buralı değilsin,dedi tilki, ne arıyorsun burada?
-İnsanları arıyorum,dedi Küçük Prens.”Evcil” ne demek?
-İnsanların, dedi tilki,tüfekleri vardır.Avlanırlar.Hayvanlar için çok sıkıcı bir şey! Tavuk da yetiştirirler Başka şeyle de ilgilenmezler.Sen tavuk mu arıyorsun?
-Hayır,dedi Küçük Prens.Ben dost arıyorum.”Evcil ne demek?”
-Bu insanların aldırmadığı bir şey.”İnsanlarla bağlar kurmak……”demektir evcilleşmek.
-Bağlar kurmak mı?
-Elbette,dedi tilki.Sen benim için tıpkı yüz binlerce küçük oğlan çocuğu gibi bir küçük oğlan çocuğusun şimdi.Ve benim sana gereksinimim yok.Senin de bana.Ben de senin için tıpkı yüz binlerce tilki gibi bir tilkiyim.Beni evcilleştirirsen birbirimize gereksinimimiz olur.Sen benim için dünyada tek olursun.Ben de senin için dünyada tek olurum…..
-Anlamaya başlıyorum,dedi K.Prens.Bir çiçek var ki….Sanıyorum o beni evcilleştirdi….
-Olabilir, dedi tilki.Dünyada o kadar çok şey oluyor ki……
-Yok canım! Dünyada olmadı bu iş,dedi K.Prens.
Tilki adamakıllı kafası karışmış gibi göründü:
-Başka bir gezegende mi?
-Evet
-Peki avcılar var mı bu gezegende?
-Hayır
-Bak, bu ilginç! Peki ya tavuklar?
-Hayır
-Hiçbir şey tam istenildiği gibi değil, diyerek iç çekti tilki.
Ne var ki tilki konusuna döndü:
-Benim yaşamım çok monoton. Tavukları avlarım,insanlarda beni avlarlar.Tüm tavuklar birbirlerine benzerler,insanlarda öyle.Bu da biraz canımı sıkmıyor değil.Ama beni evcilleştirirsen yaşamım güneş gibi parlayacak,sevince,mutluluğa boğulacak. O zaman tanıdığım tüm ayak seslerinden farklı bir ayak sesi beni yerin altına kaçırtır.Senin ayak sesin beni inimden dışarıya çağıracaktır.Hem sonra baksana!Orada, buğday tarlalarını görüyor musun? Buğdayın bana bir yararı yoktur.Buğday tarlaları bana bir şey anımsatmıyor.Bu da ne kadar üzücü!Ama senin saçların altın renginde.Beni evcilleştirirsen,bu ne harika bir şey olur!Altın rengindeki başaklar seni bana anımsatır.Ve başaklarda rüzgarın sesini duymak hoşuma gider…….
Tilki susup uzun uzun K.Prens’i süzdü:
-Lütfen dedi,evcilleştir beni!
-Seve seve yapardım bu işi,dedi K.Prens,ne yazık ki çok vaktim yok Dostlar bulmam,çok şey tanımam gerekiyor.
-Ancak evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin, dedi tilki. İnsanlar artık hiçbir şeyi tanımaya vakit ayırmıyorlar.Hazır şeyleri satın alıyorlar tacirlerden.Dost satan tacir olmadığı için,insanların da
dostu olmuyor hiç.Sen dost olmak istiyorsan,evcilleştir beni!
-Ne yapmalıyım? Diye sordu K.Prens.
-Çok sabırlı olmalısın,diye yanıt verdi tilki.Önce benden biraz uzakta,şöyle,otların üstüne oturacaksın.Ben sana göz ucuyla bakacağım,sen hiç ağzını açmayacaksın.Çünkü dil yanlış anlamaların asıl nedenidir.Ama her gün bana biraz daha yakın bir yere oturacaksın…
Ertesi gün K.Prens yine geldi.
-Aynı saatte gelseydin daha iyi olurdu,dedi tilki.Sözgelimi,öğleden sonra saat dörtte geleceksen,ben saat üçte mutlu olmaya başlarım.Vakit ilerledikçe,ben de kendimi o ölçüde mutlu hissederim.Saat dört oldu mu da kıpırdanmaya,kaygılanmaya başlarım şimdiden;mutluluğun değerini anlamışımdır! Oysa sen herhangi bir saatte gelirsen,yüreğimi gelişin için hazırlayamam ..
Uzun sözün kısası,K.Prens tilkiyi evcilleştirdi.Ayrılık saati yaklaştığında:
-Ah! Dedi tilki …Ağlayacağım.
-Kabahat sende,dedi K.Prens,sana hiç kötülük etmek ister miydim?,seni evcilleştirmemi kendin istedin….
-Doğru ,dedi tilki.
-Öyleyse bundan hiçbir kazancın olmadı!
-Oldu,oldu dedi tilki,başakların rengi yüzünden…..
Sonra ekledi:
-Gidip gülleri yeniden gör.Kendi gülünün dünyada tek olduğunu anlayacaksın.Sonra geri gelip bana veda edersin;o sırada sana armağan olarak bir sır vereceğim.
Küçük Prens gülleri yeniden görmeye gitti.
-Siz benim gülüme hiç benzemiyorsunuz,bir şeye de yaramazsınız bu halinizle.Kimse sizi evcilleştirememiş,siz de kimseyi evcilleştirmemişsiniz.Vaktiyle tilkim ne idiyse,siz de şimdi öylesiniz.Yüz binlerce tilkiden biriydi.Onu dost edindim,şimdi dünyada yok eşi menendi.
Güller tedirgin olmuşlardı.
-Güzelsiniz,ama bir şeye yaramazsınız,dedi onlara ayrıca.İnsan sizin için canını veremez.Elbette yoldan geçen birisi benim gülümün size benzediğini sanabilir.O tek başına hepinizden önemli.Çünkü suladığım o.Çünkü fanusun içine koyduğum o.Çünkü rüzgardan koruduğum o.Çünkü sızlandığı ya da böbürlendiği ya da hatta kimi zaman sustuğu sırada kulak kesildiğim o.Çünkü gülüm o.
Sonra tilkinin yanına döndü:
-Hoşça kal,dedi.
-Hoşça kal,dedi tilki.Bak,işte sırrım;çok da basit :İnsan ancak yüreğiyle bakarsa bir şeyi iyi görür,iyi anlar.Gözler bir şeyin özünü göremez ne kadar güzel de olsa..
-Gözler bir şeyin özünü göremez ne kadar güzel de olsa,diye yineledi.K.Prens unutmamak için.
-Senin gülünü bu denli önemli kılan ,onun için harcamış olduğun zamandır.
-Gülüm için harcamış olduğum zamandır…dedi K.Prens unutmamak için.
-İnsanlar bu gerçeği unuttular,dedi tilki.Ama sen unutmamalısın.Evcilleştirdiğin şeyden her zaman sorumlu oluyorsun.Gülünden sorumlusun…..
Gülümden sorumluyum….diye yineledi K.Prens unutmamak için.
Kaynak: Küçük Prens,Mavibulut Yayıncılık,sf: 69-74