2 Ağu 2010

Çorbanın Tuzu - Okulu bırakarak lider olunabilir mi?



Günümüzde girişimci liderlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

Herkesten lider olunmasını beklemek değil elbette ifade etmek istediğim.

Ülkemizde karanlığa sövmenin oldukça kolay olduğu ve  yönetiminde ve dolayısıyla bizlerin yönetilmesinde önemli bir kurum olan siyasetin açmazında da; fikirlerin müzakeresinin yapılmasının zorluğu (reyting alamaması:)) yanında sloganvari  karalamaların yoğunluğu çorbadaki kıvamı belirlediği ülkemizde fikirlerin daha önemsendiği ve  kişilerin önüne geçtiği yönetici-lider profillerinin siyasette her geçen gün artması temennilerimle............

Aşağıdaki yazı liderliğe giden yolda işaret levhalarına dönük ufuk açıcı ve fikir veren bir yaklaşım olduğunu düşündüğümden paylaşmak istedim.

Levent Kafadar


Okulu bırakanlar mı lider oluyor?

“Okulu bırakarak lider olacağını sananlarla, okulda birinci olarak lider olacağını sananlar son derece yanılıyorlar. Liderliğin sırrı, okulda değil, bambaşka bir şeyde…”


Okul birincisi olmak, Harvard’da okumak mı insanı birinci yapar; yoksa okulu bırakmak mı? Bill Gates Harvard Üniversitesi’ni, Steve Jobs Reed Üniversitesi’ni bıraktı.  İnternet’te de bu şekilde dolaşan görüntüler ve makaleler vardır. “Okulu bırakmasam bu muhteşem şirketi kuramazdım. Bu muhteşem başarıları elde edemezdim.” Buna karşılık binlerce anne-baba çocuklarını Türkiye’de ve dünyada en iyi okullara sokmak için yarışıyor. Üniversite sınavları, ortalama tutturma gayretleri, özel dersler ve dershaneler hepsi akademik başarı için… Komşum Mehmet Tetik, “Ben bir okusaydım, dünyanın altını üstünü getirirdim” diyor. Hangisi doğru? Okuyanlar mı, okumayanlar mı dünyanın altını üstüne getiriyor?

Bu soruya aklı başında ve siyah beyaz olmayan mantıklı bir cevap gerekiyor. Öncelikle liderlikle ilgili önceden bir tanım getireyim: “Yöneticiler sürdürür; liderler değiştirir.” Bir tane de Peter Drucker’dan bir tanım getireyim: “Yöneticiler işleri doğru yapar. Liderler doğru işleri yapar.” Bu iki tanım, sorumuza cevap bulmamıza yardım eder. “Liderler değiştirir” sözü doğruysa, lider mevcut düzeni bozan kişidir. Mevcut düzeni bozmak ise, itiraz etmeyi, karşı koymayı gerektirir. Okul sistemi, düzenin ta kendisidir. Dolayısıyla okulu bırakmak bazen şaşırtıcı bir şekilde düzene ciddi bir şekilde karşı koymaktır. Ne var ki, okulu bırakmış milyonlarca insan olmasına rağmen bu insanların hayatlarında ciddi bir başarı yoktur. Okulu bırakanlardan çok azı, milyonda bir ihtimalle dünya çapında başarı elde ediyor. Peki okulu bırakıp başarılı olanlar nasıl başarılı oluyor? Bill Gates ya da Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, Harvard’i bile yetersiz bularak, kendi projelerine inanarak ayrılıyorlar; çok çalışkanlar; çok iyi birer iletişimciler, ellerinde çok iyi projeleri var ve bu projeleri hayata geçirmek için çok çalışıyorlar.

Akademiler ne yapar sorusunun cevabı, akademiler kapitalist sisteme maaşlı eleman yetiştirir. Dünyadaki hemen her üniversitenin yaptığı budur. Fabrikalara mühendis, şirketlere yönetici, hastanelere doktor, okullara öğretmen ve uzmanlaşmış alanlara eleman yetiştirir. Bir fabrika ya da şirkette yönetici bile olsanız, bu pozisyonlar gerçek anlamda bir liderlik pozisyonu değildir. Birçoğuna kabul etmek zor da gelse, herhangi bir şirkette yönetici olan kişi lider olmaktan çok uzaktır. İşine son verildiği anlamda sanal liderliği sona erer.

Peki üniversite okuyarak, master ya da doktora yaparak lider olmak mümkün değil mi? Mümkün elbette. Akademik dereceleri olan liderlerin sayısı, okuldan atılarak lider olanlardan daha fazla olabilir. Ancak akademiden sonra bir yol ayrımı var. Akademiden sonra profesyonel çalışılsa bile bir süre sonra insanın kendi işini kurması gerekiyor. Orhan Holding’in kurucusu İbrahim Orhan, mühendislik kariyerinden sonra bugün dünyanın dev işletmelerinden birini kurmuştur. Kendi işini kurmak, basit anlamda bir girişimcilik değildir. Restoran, bakkal, konfeksiyon mağazası açmaktan öteye, ismi cismi olan bir projeye sahip olmaktır. Yılmaz Erdoğan ve Mustafa Erdoğan bu anlamda projeleri olan girişimcilerdir. Yılmaz Erdoğan’ı toplum sayısız ve sürekli yenilenen projeleriyle tanıyor. Mustafa Erdoğan ise Anadolu Ateşi isimli projesiyle performans sanatlarında bir lidere dönüştü.

Kısaca özetlemek gerekirse, liderliğe doğru giden dört yol var. İlk ikisi bir yere ulaşmıyor. Birincisi okulu bırakmak, proje ve yetenekler olmadan yaşamaya devam etmek. İkincisi okula gitmek; derece yaparak ya da ortalama bir dereceyle mezun olup maaşlı bir çalışan olmak. Liderliğe ulaşan üçüncü ve dördüncü yol da şöyle: Okulu, proje dolayısıyla bırakmak ve sahip olunan yeteneklerle projeyi gerçekleştirerek lider olmak. Dördüncüsüyse, okula gitmek, akademik başarı elde etmek ve bir süre sonra sıra dışı yeteneklerle bir projeyi gerçekleştirerek lidere dönüşmek.

 Melih Arat

 

 

 

__._,_.___



__,_._,___




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder