Yürek Sevgisi
Tüm terapilerimde aldığım eğitim ve tecrübelerimin yanı sıra bana eşlik eden en büyük güç, hiç kuşkusuz "sevgi". Hepimizin içinde var olan sonsuz güç yani... Peki, bu güç yaşamlarımızı nasıl dolduracak, yaşamlarımızın içine nasıl akacak?
Yaşam için açıklık gerekir. Bu açıklık her şeyden önce, yüreğin açıklığıdır. Var olana doğru yönelmekte, herhangi bir yargıda bulunmamakta veya ayırt etmemektedir. Bu içsel hareketin peşinden gidildiğinde, derin bir huzur ve denge ile karşılaşılır. Bu huzur ve denge, insanın kendisini, diğerlerini ve bir bütün olarak yaşamı onaylaması tarafından ayakta tutulmaktadır.
Kurslarımda karşılaştığım birçok insan, bu hareketin eşiğinde durmakta ama karşıya geçme cesaretini çoğunlukla sergileyememektedir. Zira o zaman kontrolü bırakmak ve bilinmeyen bir akıma, bilinmeyen ve bu nedenle başlangıçta ürkütücü olan bir açıklığa teslim olmak gerekmektedir.
Ancak yürek açıklığı öylesine boş bir mekanda oluşmamaktadır. Eğer devamlılığı olacaksa, Hellinger tarafından "sevginin düzenleri" olarak isabetli bir şekilde tarif edilen bir temele dayanmalıdır. Sadece kişinin kendi ebeveynlerine, (kişisel ve kolektif) geçmişe yönelik onaylamayı içerdiği zaman gerçektir. Hem iyi ve güzel, hem de fena ve korkunç olana verilen bir onay bu bahsettiğim. Bu nedenle, benim çalışmalarım bu düzenleri kapsıyor VE aşıyor.
Geçmiş - Şimdi - Gelecek
Ben bu bağlamda geçmişe ilgi duymuyorum. Zira geçmiş, olup bitenin ne fazlasını, ne de azını teşkil ediyor. Olup bittiği ve özellikle olduğu şekilde olup bittiği için, bu konuda artık bir değişikliğe gidilemez. Bizim buradaki sorunumuz şu: Biz bunu ?en azından bilinçaltımızda- kabullenmek istemiyoruz. İşte bu, "iplere dolanma" ve bir şeylerin içinde kalma halidir. Geçmişten elimizi çekmediğimiz, geçmişi geçmiş olarak kabul etmediğimiz, meydana gelmiş bir şey olarak görmediğimiz sürece, tutsak kalırız. Ama dikkat! Geçmişi kabul edebilmek için, onu tıpkı meydana geldiği şekliyle onaylamamız gerekiyor... Zira meydana gelen şeyler hakkındaki her çekişme, her kabullenmeme, geçmişten elimizi çekmek istemediğimiz anlamına geliyor. Ancak geçmişi gerçekten "rahat bırakmadığımız" sürece, geçmiş geçmiş olmayacaktır.
Kurslarımda salt bu maksatla ara sıra geçmişe yönelik bir bakışta bulunuyoruz: Nihayet "evet" diyebilmek için. Öyle ki, artık geçmişte kalsın. Sonra buraya ve şimdiye varmış oluyoruz. Asıl odaklandığım konu bu işte: Burada ve şimdi. Ne de olsa tüm yaşamlar şimdi vardır. Dolayısıyla her ne zaman mümkünse, geçmişteki dizimin veya aile diziminin yerine, burada ve şimdi kavramlarına yönelik radikal bir yöneliş getiriyorum. Bunu bazen dizimle, bazen de dizim olmadan yapıyorum.
Gerçekliği Onaylamak
Gerçekliğin onaylanması, yaşamın giriş biletidir. Dünyanın mevcut şeklinin topluca reddedilmesiyse, ölümdür. Çoğu zaman bu iki kutbun arasındaki herhangi bir yerde bulunuruz: Ne tam ölü, ne de tam canlı oluruz.
"Onaylamak" burada "haklı görmek" anlamına gelmiyor. Haklı görmek, bir değerlendirmenin sonucudur; ama onaylama da herhangi bir değerlendirme yoktur. "Onaylamak", bence var olan bir şeyi kendi değer yargılarıma göre yargılamaktan vazgeçmem ve sadece var olduğu için onaylamam anlamına gelmektedir.
Şimdi bir düşünün: Herkes bu dünyayı onaylasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu? Savaşlar hâlâ yapılır mıydı? Cinayetler devam eder miydi? Niye etsin ki?..
Kökeninizi onaylasaydınız yaşamınız nasıl geçecekti acaba? Ebeveynlerinizi, çocukluğunuzu, bütün geçmişinizi oldukları gibi kabullenseydiniz? Ebeveynlerinizle çekişme ve kavgalarınız sürer miydi? Kabul edilme ve sevgi mücadeleleri, çoktan geçmişte kalmış yaraların, kaçırılmış fırsatların bıraktığı acılar, kayıplara ilişkin üzüntüler... Hiçbiri olmazdı!
İlişkilerinizi oldukları şekliyle kabul etseydiniz neler değişirdi yaşamınızda? Eski yaralarınızın iyileşmesini beklemeniz ve çoktan karara bağlanmış savaşlarda mücadele etmeniz gerekir miydi? Neden gereksin ki? Zaten çoktan geride kalmadı mı? Neden olduğu şekliyle onaylayıp geçmişte kalmasına izin vermiyorsunuz öyleyse?
Kadınlar erkekleri, erkekler de kadınları onaylasa ve onları oldukları gibi kabul edip saysa, ilişkiler nasıl olurdu peki? Şu gülünç cinsiyet mücadelesi, şu "biz daha iyiyiz" meselesi olmadan hem de... Böylesi çok daha harikulade ve aynı zamanda heyecan verici bir ilişki dünyası olmaz mıydı (heyecan verici olurdu, zira cinsiyet kutupsallığından kurtulmamız mümkün olurdu)?
Kaderinizi olduğu şekliyle onayladığınızı bir düşünün... Tüm stresler buhar olup, korkularınız uçup gitmez miydi? Onaylasanız, kişisel dünyanız huzur dolu ve şimdiki zaman için güçlenmiş olmaz mıydı?
Ve... Herkes yaşamını onaylasa, dünya harikulade bir barış ortamı haline gelmez miydi?
Hemen bir itirazın dillendirildiğini işitiyorum: "Dünyada adalet yok." Ben de size şöyle karşılık veriyorum: Bunu değiştirebileceğinize gerçekten de inanıyor musunuz? Dünyayı adaletli bir yer haline getirmek isteyen herkes başarısız olmadı mı? Sahte bir adaletle hareket edenler en büyük caniler değil miydiler? Böyle olanların hakkı, diğerlerine zulüm olmadı mı? Ayrıca, dünyanın adaletsizliğini sona erdirmek için, içsel bir infiale kapılmaktan başka, gerçekte ne yapıyorsunuz?
Onaylamaya başladığınız anda gerçekten yapabildiklerinizle ve bu hayattaki gerçek vazifenizle karşılaşacaksınız. Yüzleşerek, dünyanın daha iyi olmasına yönelik özgün katkınızı yapmaya başlarsınız.
Bir itiraz daha: "Bunu herkes yapmıyor ki!" Belki de. Ama siz yine de adım atın. O zaman bir kişi fazla oluruz. Bunun zor olduğunu mu söylüyorsunuz? Başlangıçta olabilir. Ama bir kere başlandığında, zamanla kolaylaşacaktır. Bu mümkün!
Sadece mümkün değil, aynı zamanda tamamen doğal. Sadece açık duyularımızla ve açık yüreğimizle var olanın karşısına geçmeliyiz ve onu temaşa etmeliyiz. O zaman gerçeklik insana dokunur ve bu dokunuş bizi değiştirir. Gerçekliği kabullenip sevmeye başlamamızı sağlar.
Benim workshop (veya kurslarımda) ve terapilerimde olan ve sizi davet ettiğim şey bu işte: Gerçekliği, sizin gerçekliğinizi, açık duyularınızla ve açık yüreğinizle temaşa edin. Benim tek yaptığım, size bu esnada eşlik etmek ve sizi desteklemektir.
Dr.Mehmet Zararsızoğlu'nun Makaleleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder