Bunun altında yatan tek sebep vardır.
Güncel arzularımızın yoğunlaşmış hali.
Bir insan aynı anda onlarca şey isteyebilmektedir.
Ancak bunların çoğuna ulaşabilmek için yeterli güçleri yoktur.
Gün içerisinde de bunların çoğunu unutur gider.
Ancak bazen unutamadıkları olabilir,
unutamadıklarına da ulaşmak ister.
Bu kez devreye egosu girer.
Ulaşamadığı için limitsizce ister daha çok istedikçe de hırslanır.
Burada insana zarar verici süreçler oluşur.
Önemli olan isteklerimizi belirlerken bu zararlardan uzak kalabilmektir.
O zaman hayat sana bir takım seçenekler sunar,
sen yeter ki bunu fark edebil.
İstediğin şeyi belirle;
ve bunun için mücadele et.
Ya da mücadele edemeyeceğin şeyi isteme.
Bakıldığında çok basittir eğer egon müsaade ederse.
İnsan zihni istiyor olduğu şeylere karşı mutlaka çözüm üretir.
Ne istediğini belirle, istemediğini değil.
Eleştirmenlere bakıldığında eleştiri yaptıkları işlerde aslında çok pasiftirler.
Eleştirdikleri konuların olumlu içeriğine sahip değillerdir.
Ancak bunların çoğunun fakında dahi değildirler,
Zaten fark edebilecek egoları da olmayacak.
Zihin olumsuza odaklandıkça yapabildiklerini de yok eder.
Kaygı verici olaylar artmaya başlar
Garip olan hep yanlış konularda kaygılanmaktadır.
Sana fayda verenlerde değil, mesele bir insanın neyden kaygılandığıdır.
Kendi problemin için mi?
Yoksa sana ait olmayan bir problem için mi?
Üretirken kaygı duymak, tüketirken kaygılanmaktan çok daha iyidir.
Küçük meseleler üzerinde yoğunlaşamayacağın için hedefe daha iyi odaklanılır.
Emeklilik sürecine gelmiş insanlarda bunu daha net görebilmekteyiz.
Çözüm becerilerini kaybettikleri için daha eleştirel bir yapıya bürünürler.
Beklentileri arttığı için çok küçük konuları dahi mesele haline getirirler.
Ne yapmak istiyor olduğun önemli, yapmak istemediklerin değil.
Hayat seni çoğu konuda zaten yoracaktır.
Ne yaparak yorulduğumuz çok önemli.
Problemleri çözerken mi?
Yoksa problem üretirken mi?
İşte bu senin iradende saklı.
Dönüşüm Konağı
Ahmet Çelik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder