17 Nis 2010

Kişisel Gelişim Geçici mi, Yaşam Tarzı mı?

Eski dostum Turgay Yalanız ile Samsun'da Acem Tekkesi isimli kafeteryada sohbet ediyoruz. Çok ilginç bir soru sordu: "Kişisel gelişim seminerleri ya da kitapları geçici bir motivasyon mu sağlar yoksa kalıcı bir etkisi var mıdır?" Bu soruyu sorduğunda Etkili İletişim ve Beden Dili başlıklı bir seminerden çıkmıştım. Katılımcılardan biri seminerden sonra kendisinin enerji dolduğunu ama bir hafta sonra aynı duyguları yaşayacağından emin olmadığını söylemiş.

Gerçekten bizi motive eden bir kitap okuduktan ya da seminer aldıktan sonra enerjimiz biter mi? Günlük konuşma dilinden bir deyimle sorarsak, "kişisel gelişim kitap ve seminerleri sadece geçici bir gaz mı verir?"

Elbette ki kitaptan kitaba, seminerden seminere bu durum değişir. Bununla birlikte bir değişken de seminer alan kişidir. Öyle insan vardır ki, bir tetiklemeyle harekete geçer ve sonsuz bir hareket başlar. Öyle insan vardır ki, ne yaparsanız yapın tetikleyemezsiniz. Öyle insan da vardır ki, saman alevi gibidir; önce bir parlar ama hemen söner. Bunlar kişisel gelişimle ilgili başımıza gelebilecek durumlardır; ama bu durumların arasından birini ayıracağım: Bir tetiklemeyle harekete geçmeyi ve hiç durmamayı.

Diyet yapan insanların sorunu bir gün diyetlerini bitirmeleridir. Diyet kelimesi, Latince "diaeta" kökünden geliyor ve "yaşam yolu" demek. Dolayısıyla insan bir yaşam yoluna başlar ve geriye dönerse eskiden aldığı sonuçları alır. Yani rejimi ya da diyeti bırakmak diye bir şey olmamalı. Bıraktığınız anda eski halinizi alırsınız.

Aynı mantıkla diyet ya da rejim kitaplarını hiç uygulama yapmaksızın okumanın bir anlamı yok. Sadece kitap okuyarak kilo verebilmek mümkün olamaz. Aynı şekilde sadece kişisel gelişim kitabı okuyarak ya da kişisel gelişim seminerlerine katılarak da kendini geliştirebilmek pek olası görünmüyor.

Dolayısıyla kişisel gelişim, bir tetikleme ile başlayan sürekli bir uygulama yolculuğu. 2006 yılında yaptığım seminerlerdeki yıldızlaşan bir katılımcım vardı. Başak, inanılmaz bir şekilde seminerin içeriğini uyguluyordu. Her hafta sıra dışı tecrübelerini paylaşıyordu. O kadar zengin açılımları olan tecrübelerdi ki, bunlar ben dahil diğer tüm katılımcılar takdir ve hayranlıkla Başak'ı dinliyorduk. Bir gün kendisine kendini geliştirmek ile ilgili bu kadar çok uygulama yapabilmesinin sırrını sordum. Şöyle cevap verdi: "Bundan önce bir sürü kişisel gelişim kursuna gittim; çok azından yararlanabildim. Sizin seminerinize geldiğimde başarının sırrının uygulama olduğunu anlamıştım. Siz zaten "bu seminer, bir seminer değil, bir uygulama programı" diyordunuz. Ben de ne kadar ödev ve proje varsa hepsini en iyi şekilde yapmaya odaklandım." Gerçekten Başak'ın belirttiği gibi mesele okumak ya da kurs almakta değil, uygulamakta.

Zaten uygulayarak sonuç aldığımız zaman, yaptığımıza ve onun arkasındaki fikre daha çok inanıyoruz. Onun işe yaradığını gördükçe uygulamaya devam ediyoruz. Bir süre sonra bu bir alışkanlığa ve yaşam tarzına dönüşüyor. Dolayısıyla kişisel gelişim etkinliği yaşamımıza bir uygulama olarak girdiğinde geçici bir motivasyon olarak girmekten çıkıyor. Bir kişisel gelişim etkinliği ya da kitabıyla ufak bir şey yapıp arkasını getiremeyenler, temel kişisel gelişim çabasını kafalarında tam idrak edememiş ya da içselleştirememiş olabilirler. Dolayısıyla öncelikli mesele, yaşamımızda bir şeyleri değiştirebileceğimize inanmakta. İstanbul'daki asistanlarımdan bir tanesi, İzmir'den bir başka asistanıma sabahları erken kalkamadığından şikayet ediyordu. Diğeri de ona "Sen kendini böyle söyleyerek programlıyorsun. Erken kalkabileceğini söylersen kalkabilirsin." Mesele önce kendinizi yapabileceğinize inandırmakta.

Kaynak:Melih Arat

Melih Bey'in bu yazısını bu hafta köşeye taşımamın sebebi bizzat bu konularda kitap,seminer,workshop faaliyetlerinde bulunmuş olmakla birlikte uygulamadaki sabır ve kararlılık netice almada bir gecikme yasası denen bir sıkıntıya ve zaman karşı sabır testinden sonra meyvelerini vermeye başladığını bizzat yaşamış olduğumuda paylaşmak istedim.

Sevgilerimle

Sözün Özü:Zihnimizde inanmadığımız bir şeyi,bedenen de başarayamayız,yumruk beyine tabiidir.(NewNLP ilkesi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder