İSTANBUL’UN ULAŞIMINI HAYAL DÜNYAMDA ÇÖZDÜM!
“İstanbul’un trafik sorununu kökünden çözmek için gökyüzünde yeni otoyollar yapalım, sanal kavşaklar ve sanal trafik ışıkları koyalım...” İşte size yeni bir fikir!
Ben televizyon seyretmeyen bir kişiyim. Ama geçenlerde ziyaret ettiğim bir yerde açık olan TV’de, bir kanalın “Birfikrinmivar?“ isimli yenilikçi fikirler yarışması reklamını gördüm. TV kanalı doğal olarak popülarite peşindedir ve bu konu da popüler olmaya aday bir konudur. O nedenle kanal açısından yapılan şey doğrudur. Ama aynı yaklaşım üniversitelerin ve iş adamı birliklerinin de desteğini alınca, o zaman bu konularda kafa patlatan birisi olarak üç beş kelam etmem gerekir diye düşünüyorum. Zira belli bir konuda toplumsal kültür nasıl oluşursa, uzun yıllar o çerçeve dâhilinde gelişir. Eğer insanlar yenilikçilik denilen şeyi yeni fikirler ‘bulmak’ olarak algılarsa, memlekette yenilikçilik hiçbir zaman toplumsal gelişme açısından beklenen yararları sağlayamaz ve bu fikirlerin sayısının çok olması da bu beklentileri yerine getiremez. Bunun sebebi ise çok basittir: Yaratıcı fikir kendi başına hiçbir işe yaramaz, eğer ki bu fikir hakkıyla icraata dönüştürülmezse.
POPÜLERLİKLE OLMAZ
Ancak ne var ki ‘icraat’ konusunda ne bizim basında ne de akademik yayın dünyamızda pek fazla bir şeye rastlamak mümkün değil. İnnovasyon denilen laf popülerleşmiş olsa bile, gerçekte ne bol miktarda yenilikçi iş fikri ortaya çıkıyor, ne de son yıllarda memlekette hatırı sayılır bir innovasyon icraatı görüyoruz. Ama iş popülerliğe gelince bu konularda yazılanları ve söylenenleri takip etmeye yetişmek bile imkânsız.
Durum böyle olunca, iş hayatının farklı konuları ve özellikle de yenilikçilik konusunda olur olmaz her şey gündeme geliyor. Mesela bakın, benim çok yeni ve güzel bir fikrim var: İstanbul’un trafik sorununu kökünden çözmek için gökyüzünde yeni otoyollar yapalım, sanal kavşaklar ve sanal trafik ışıkları koyalım; güneş enerjisiyle çalışan küçük arabalar üretelim ve bunlar havadayken daha güzel güneş alacaklarından sistem ekonomisi sağlansın, böylelikle de güzel İstanbul’umuzun iyi yaşam seviyesini arttıralım. İşte size yeni bir fikir!
MANTIKLI OLMALIYIZ
Bence milyonlar değerinde. Ama iş uygulamaya geldiğinde durum azıcık farklı. Bugünün teknolojik birikimiyle bu fikri icraata koymak şiddetle olanaksız. Ne oldu benim yeni fikrime? Anında çöp oldu. İşte demek istediğim bu: Yenilikçi fikir kendi başına pek matah bir şey değildir; aslolan bu fikri başarıyla hayata geçirebilmektir. Yani aslolan icraattır. Meseleye böyle bakmadığınız sürece çok büyük hayal kırıklıkları yaşarsınız. Siz bir şirketsiniz ve sizin amacınız para kazanmak. Bunu da ancak başarılı yenilikçilik projeleriyle sağlayabilirsiniz. Hayallerle değil. Basının para kazanma yöntemi popüler konuları bulmaya ve yaymaya dayanır, sizinkiyse yenilikçi projeleri geliştirip uygulamaya.
İşin özü proje yönetimidir
DENEME YAPMADAN İŞE GİRİŞMEYİN
Daha önce yapmadığınız bir işe girişmişseniz; önce bir proje tanımlanmalı, araştırmalardan sonra bir süre dar alanda projeyi denemeli ve uygulanabilirliğini gördükten sonra hayata geçirmelisiniz
Kesin ve net söyleyeyim: Bundan sonra başarılı olmak isteyen her şirket, büyüklüğü ne olursa olsun, proje yönetme konusu üzerine uzman hale gelmelidir. Neden mi? Anlatayım. Bir kere şu gerçeği artık ezbere biliyorsunuz: Hemen her sektörde çok hızlı bir emtialaşma (aynılaşma) yaşanıyor, ürün ve hizmetler giderek daha fazla birbirine benziyor; müşteriler için bu durumda mukayese olanağı ortaya çıkıyor; bu mukayese sonucunda da aynı gördükleri ürünler arasından en ucuz olanı satın alıyorlar. Bu da -haliyle- fiyatları düşürüp kârları yok ediyor.
FARKLILAŞACAKSINIZ!
Bu konu hepinizin bilfiil yaşadığı ve benim de bu sayfada durmadan anlattığım bir konu. Peki, bu durumda ne yapmalısınız? Yapacağınız şey çok açık ve net: Farklılaşacaksınız. Farklılaşmak için de, mevcut ya da yeni hedeflediğiniz müşterilerin karşılanmamış ihtiyaçlarını anlayıp, bu ihtiyaçları gideren ürün ve hizmet özellikleri geliştirip onlara sunacaksınız. Sonra da bu ürün ve hizmetlerinizi güzel bir şekilde pazarlayacaksınız. Konu bundan ibaret ve bunların detaylarını bu sayfada çok yazdım.
Yeni ürün ve hizmet özellikleri geliştirmek demek, esas itibariyle şirketinizin bugüne dek henüz başarıyla yapmadığı bir veya birçok alana girmek demek. Bu alanlar da, haliyle, sizin için yeni alanlar. O nedenle bu işlerin nasıl hakkıyla yapılacağını çoğu kez sıfırdan öğrenmeniz lazım. Bunu nasıl yapacaksınız?
Şöyle: Her bir yenilikçi fikrinizi bir ‘proje’ haline getirip bu projeyi hayata geçirene kadar, durmaksızın üzerinde çalışacaksınız. Proje derken, belli bir sürede tamamlanması gereken, yani başlangıcı ve sonu belli olan faaliyetleri kastediyoruz. Diyelim ki sizin bir esnaf lokantanız var ve işleri büyütmek için artık yakınlardaki ofislere de servis yapmak gerektiğine karar veriyorsunuz. Üstelik bir de farklılaşma vaadiniz var ki o da “Yemekler 30 dakika içinde ofisinizde, yoksa para geriye.” Ama siz daha önce bu işi yapmamışsınız. O zaman öncelikle bu işi bir proje olarak tanımlamalı, bir kişiyi bu projenin tüm boyutlarını araştırmakla görevlendirmeli, bir süre çok dar bir alanda projeyi denemeli ve ne zaman proje artık hayata geçmeye hazırsa, o zaman projeyi sonlandırıp bunu şirketinizin dâhili bir uygulaması haline getirmelisiniz.
SÜREKLİ YENİLENİN!
Şunu hiç unutmayın: Bundan sonraki iş hayatınızda (hangi büyüklükte bir şirket olursanız olun) süreklilik bazında yeni müşteri değer önerileri geliştirmek ve bunları projelendirmek, yaşayabilirliğinizin en önemli sınavı olacaktır. Yani ayakta kalmak ve başarılı olmak için bundan böyle süreklilik bazında yeni projeler geliştirmeye ve uygulamaya ihtiyacınız var. Ama iş tam burada gelip duvara tosluyor. Neden mi? Çünkü bizim memlekette meselenin süreklilik bazında yenilikçi projeler geliştirmek olduğunu söyleyen de yok, bundan daha da önemlisi, yeni projelerin çok riskli girişimler olduğunu ve akıllı bir şekilde yönetilmezlerse sizi batırabileceklerini ağzına alabilecek bilgiye sahip yazar da pek az.
PROJELERLE RİSKİ AZALTIN
Durum ne yazık ki aynen böyle. İster tek kişilik girişim olun ister dev holding, bundan sonra hayatta kalmak ve başarılı olmak için sürekli olarak yeni projelere ihtiyacınız var. Ama yeni projeleri hayata geçirmek çok riskli bir şey. O nedenle de sadece yeni fikir bulmak işinizi zinhar kolaylaştırmayacak. Bu yeni fikirlerin proje haline dönüştürülüp başarıyla uygulanmaması durumunda işiniz çok zor. Yani anlayacağınız sizin sadece yenilikçi fikre ihtiyacınız yok. Bundan çok daha önemli olarak, yenilikçi fikirleri nasıl proje haline getireceğiniz ve bu projeleri nasıl başarıya ulaştıracağınız bilgisine ve becerisine ihtiyacınız var.
KESİN ve net söyleyeyim: Bundan sonra başarılı olmak isteyen her şirket, büyüklüğü ne olursa olsun, proje yönetme konusu üzerine uzman hale gelmelidir.
ŞUNU aklınızdan hiç çıkarmayın: Başarı bir ya hep ya hiç meselesidir. Gerekli olan HER unsur yerinde değilse, başarıyı yakalamak çok zordur.
İŞ ADAMI ve girişimci iyimserlikle maluldür.
Neredeyse her proje, başta hesapladığınız yatırım miktarının 2 misli yatırımla sonuçlanır...
Proje riski çok ciddidir
Ne büyük çelişki değil mi? Yaşamak ve büyümek için yeni projelere ihtiyacınız var, ama yeni projeleri başarıya ulaştırmak çok riskli. Bakın mesela yeni projelerin başarısız olma olasılığı hangi sektörde ne kadarmış.
Spesifik bazı proje türlerinin BAŞARISIZLIK?ORANLARI
Hollywood filmi %60
Şirket evlilikleri (M&A) %60
IT Projesi %70
Yeni bir gıda ürünü %78
Girişim sermayesi yatırımı %80
Yeni bir ilaç >%90
Dikkat ediyorsanız bu sektörler ‘yenilikçi’ fikirlerin bol miktarda olduğu endüstriler. Yani ‘birfikrinmivar’ konusunda hiç fena sayılmazlar. Ama bu ‘yenibirfikrimvar’ların başarı oranları şaşırtıcı şekilde çok düşük. İşte zaten bu nedenle esas mesele, şirketlerin proje riski denilen konudan haberdar olmaları, bu riskleri nasıl yöneteceklerini iyi bilmeleri ve proje yönetimi ile proje risk yönetimi konularında uzman hale gelmeleri.
Risk nereden kaynaklanıyor?
Muhtelif sebepleri var. Birincisi şu: İş adamı ve girişimci iyimserlikle malûldür. Yeni projeler çok önemlidir ama her projenin başlangıcında çoğumuzun göremediği bir problem yaşanır: Başarma olasılıkları hakkında insanoğlunun içinde gizli olan aşırı iyimserlik duygusu. Buna İngilizce’de “Delusion of Success” deniyor. Yani Başarma Yanılgısı. “Abi biz yaparız; zoru hemen başarırız, imkânsız biraz zaman alır” falan gibi gazlar şirket içinde enerji yaratması açısından iyi bir şey olabilir, ama gel gelelim GERÇEK OLASILIKLARI abartmak gibi vahim bir hata içerirler. Aşırı iyimserlik ise EKSİK YATIRIM’a yol açar. Yani projeye finansal, insan kaynağı, zaman, BT, odaklanma gibi kaynakların yeterince kanalize edilmemesine yol açar. Olumlu olasılıkları büyütünce, gerekli olacak yatırımı azaltma eğilimine girme tehlikesi vardır. Oysa hayatın gerçeği çok farklı: Pek çok sektörde ‘proje riski’ yüzde 60 ila yüzde 80 arasında. Bu durumlarda ise ‘yenibirfikrinmivar’ ne kadar önemliyse, ondan en az bin defa daha önemli olan şey bu fikirlerin proje olarak başarıyla nasıl hayata geçirilebileceği konusudur. Yani İCRAATTIR.
Riski NASIL yönetmelisiniz?
Bir kere şunu hiç aklınızdan çıkarmayın: Neredeyse her proje, başta hesapladığınız yatırım miktarının 2 misli yatırımla sonuçlanır. İsterseniz etrafınızda bu tür yeni projeler yapmış insanlara sorun, bakın ne diyecekler. Proje riski karşınıza çok farklı şekillerde çıkar:
* Çok az sayıda test/deney/pilot çalışma yapmak,
* Takım üyeleri arasında yetersiz iletişim,
* Yeni ürünü veya yeni business’ı tasarlarken yetersiz sayıda alternatifi göz önüne almak,
* Hatalı veya eski teknoloji kullanmak,
* İyi ama pahalı teknoloji kullanmak,
* Rakiplerin sizi boşa çıkarıcı hamlelerini önceden görememek,
* Pazarlama altyapınızı yeterince güçlendirmemek,
* Uygulama sırasında şirket-içi politik düşüncelerle, patlatılmaya başlanacak saatli bombaları en baştan dikkate almamak,
* Tüm bunlar AŞIRI iyimserlik ve bunu izleyen YETERSİZ YATIRIM ile sonuçlanır ki bu da yeni projelerin başarısızlık riskini ciddi anlamda yükseltir.
Peki, bu durumda NE YAPMALIYIZ?
Yapacağınız en önemli şey, daha en başta gerçek olasılıkları çok akıllı ve gerçekçi bir şekilde hesaplamaktır. Bu da ciddi bir proje yönetimi yaklaşımıyla mümkün olabilir. Proje Yönetimi konusu innovasyon konusu kadar pırıltılı olmadığından pek gündeme gelmez. Ama pırıltısının azlığına rağmen işin özü buradadır. Bir yandan sürekli olarak yeni ve farklılaştırıcı fikirler geliştireceksiniz, diğer yandan bunları eleyip işe yarayacak olanları projelendireceksiniz. Sonra da proje riskini en aza indirmek için daha en baştan bu farklılaştırıcı fikri adamakıllı bir ‘proje yönetimi’ sistematiğiyle yöneteceksiniz. Unutmayın, siz TV’de popüler program yapma işinde değilsiniz. Siz, etrafınızdaki bunca baskı altında para kazanma işindesiniz. O yüzden de sizin işiniz popüler söylemlere değil, benim bu sayfada anlattıklarıma ihtiyaç duyar. Şunu aklınızdan hiç çıkarmayın: Başarı bir ya hep ya hiç meselesidir. Gerekli olan HER unsur yerinde değilse, başarıyı yakalamak çok zordur.
Prof. Dr. Arman KIRIM'la BUSINESS
Prof. Dr. Arman KIRIM
ak@tg.com.tr
27 Ekim 2010 Çarşamba
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder